Trabzon İlkçağdan Osmanlı Hakimiyetine Kadar Geçen Dönem

Trabzon’un tarihine kısaca bakılacak olursa; şehrin, Sinop’tan gelen Miletli göçmenler tarafından M.Ö. 756’da kurulduğu görüşü genel olarak kabul edilmektedir17. Buna rağmen Trabzon’un tarihini daha eskilere götürenler de vardır.

 

Trabzon’un yazılı tarih öncesi dönemlerini aydınlatmaya yönelik çalışmalar 1944’de İ. Kılıç Kökten’in bu yörede yaptığı araştırma gezilerine dayanmaktadır18. Samsun-Rize arasındaki kıyı bölgesinde yapılan bu araştırmalar neticesinde, Trabzon çevresinde 1’i düz yerleşme yeri, 31’i yapma, 3’ü doğal toplam 34 mağara tespit edilmiştir. Trabzon-Rize il sınırı yakınındaki bir mağarada yapılan sondaj çalışması sonucunda bu mağaranın Kalkolitik ve Tunç çağı özellikleri gösterdiği tespit edilmiştir19.Bu da, şehrin tarihinin Miletler’den daha önceye götürülebileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

 

Şehrin yazılı tarih çağları ise koloni dönemiyle başlamaktadır. Ancak bundan önceki dönemde bu yörede bir yerleşme olup olmadığı kesinlik kazanmamıştır. Bu konuda değişik görüşler mevcuttur: Homeros’a göre Trabzon’un ilk yerli halkı, Troya savaşlarında Troyalılar’ın yanında savaşan Elizonlulardır. Kimisi de Yunanistan’ın Arkadia bölgesinden gelen Arkadialılar’ı Trabzon’un ilk yerli halkı olarak kabul eder20. Bazılarına göre ise bölgeye ilk olarak M.Ö. III. bin ile II. bin yılları arasında Oğuzlar’ın öncü kollarından biri olarak kabul edilen Gas/Kas ve Gud/Gutilerin yerleştiğini ifade etmektedirler21. Ayrıca, Trabzon’un Bahçecik (Kindinar) mevkiinde bulunan bazı kalıntılar bölgeye ilk defa Kafkasya’dan Mosk’lar, Tibaren’ler ve Mar’ların gelerek burada tarım ve balıkçılık ile meşgul olduklarını göstermektedir22.

 

Mehmet Bilgin, M.Ö. 8. asırda, Karadeniz’in kuzeyinde Kimmerler’in var olduğunu ve bu asrın sonuna doğru Orta Asya’dan gelen İskitlerin baskısı ile bölgeden gittiklerini ve giderken de Karadeniz’in kuzey ve güneyinde bulunan Helen kolonilerini tamamen yok ettiklerini belirtir23.

 

Doğu Karadeniz tarihi ile ilgili ilk bilgileri Yunanlı coğrafyacı ve seyyahların eserlerinden öğrenmekteyiz. Bu eserlerde, bu bölgede yaşayan Kolhlar, Driller, Mossinoikler, Halibler, Tibarenler gibi kavimlerden söz edilir ki, bunların hiçbiri Yunan asıllı değildir24.

 

Eski Anadolu tarihi ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda, şehir tarihi araştırmalarında ve dil incelemelerinde M.Ö. 2000’li yıllardan itibaren bölgede yaşayan kavimlerden bazılarının Türk olduğu söylenebilir. Bunları, Gaşkalar, İskitler, Kimmerler, Amazonlar, Driller, Hunlar, Kumanlar, Peçenekler, Akhunlar, Sabirler, Hazarlar, Bulgar Türkleri ve Oğuz Türkleri olarak sıralamakmümkündür25.

 

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin yeryüzü şekilleri, iklim ve bitki örtüsünün, ulaşım ve yerleşim üzerindeki olumsuz etkisine rağmen26 buraya kadar verilen bilgiler de göstermiştir ki, bölgedeki ve elbette Trabzon’daki yerleşme eski dönemlere kadar özellikle M.Ö. 2000’li yıllara kadar götürülebilmektedir. Ayrıca şehrin, Yunanlılar tarafından değil de Karadeniz’in kuzeyinden gelen Orta Asya kökenli Türk kavimleri tarafından kurulduğu da anlaşılmaktadır.

 

Dönemlerinin en iyi denizci ve tüccarları olan kolonizâtör Miletliler aslen İyonya’nın en önemli merkezlerinden olan Milet şehrinden oldukları için bu isimle anılıyorlardı. Ege kıyılarından gelerek Karadeniz’e çıkan ve öncelikle ticaret fikriyle hareket eden Miletliler önce M.Ö. 785 yılında Sinop’u alırlar ve yavaş yavaş Karadeniz’in her tarafına yayılmaya başlarlar. M.Ö. 756 yılında da Trabzon’u ele geçirirler27.

Trabzon şehrinin varlığı Yunanlılar’dan çok öncedir. Çünkü, koloni kurmak amacıyla Karadeniz’e gelen Yunanlılar’ın, hiç bilinmemiş, içinde hiç oturulmamış bir yerde zenginlik aramaya çalışmaları mümkün değildir. Dolayısıyla 756 yılında Trabzon’a gelen Yunanlılar’ın Trabzon’da kurulu bir şehir bulmuş olmaları lâzımdır. Nitekim Yunanlılar, burada bir şehir kurmaktan ziyade ticaret yapabilecekleri bir konaklama merkezi oluşturmuşlardı28.

 

Miletliler’den sonra, bölgede Anadolu ve Azerbaycan’da ilk bozkır kültürünü yaşayan ve Proto-Türkler olarak kabul edilen Kimmerler’e rastlanır29. M.Ö. 8. asırda Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan Kimmerler bu asrın sonlarına doğru İskitlerin baskısı ile bölgeden hareket ederek önce Kafkaslara sonra da Kızılırmak kavisine ve Sakarya bölgesine kadar gelip Kuzeydoğu Anadolu’yu işgal etmişlerdir. Kimlerler’in şiddetli saldırıları neticesinde Karadeniz’in kuzey ve güneyindeki Helen kolonileri tamamen yok olmuştur30. Burada M.Ö. VIII. yy’a kadar yani yaklaşık 100 yıl yaşamışlardır31. Bölgede Kimmer akınlarının sona ermesiyle birlikte M.Ö. 670 yıllarından itibaren Miletliler tekrar Karadeniz sahillerinde koloniler kurmaya devam etmişlerdir32. Trabzon da M.Ö. 656 yılında kurulmuş olmalıdır33.

Ksenophon’un, bölge ile ilgili olarak verdiği bilgiler arasında, Sinop, Ordu, Giresun ve Trabzon’un Karadeniz’in güney sahillerindeki önemli Milet kolonileri olduğu ve bunların hepsinin de Sinop’a bağlı bulunduğu yer almaktadır34. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde Miletlerden başka İskitler, Makronlar, Kolkhlar, Driller, Massynoikler, Khalybler ve Tibarenler de yaşıyor, koloni kentlerinde yaşayan Helen kolonistleri, etrafındaki bu topluluklarla onların dillerini öğrenmiş kişiler aracılığı ile anlaşabiliyorlardı35.

Kimmerler’den sonra bölgede İran kaynaklarında Afrasyab, Türk kaynaklarında Alp Er Tunga olarak geçen kralları zamanında Anadolu’yu işgal eden İskitler’e rastlanmaktadır. Fakat bunlar bölgede ancak 28 yıl kalabilmişlerdir36. İskitler’in egemenliğine M.Ö. 606 yılında Med kralı Keyaksares son vermiştir. Medler, Asur Devleti’ni yıktıktan sonra, Lidyalılar ile Anadolu’yu bölüşmek amacıyla anlaşıp Doğu Karadeniz Bölgesini ellerine geçirdiler37. M.Ö. 550 yılında İran’da güçlenen Persler, Medler’in giderek güçsüzleşmesinden yararlanarak Med Devleti’ne son verir38.

M.Ö. 550-332 yılları Pers dönemi olarak kabul edilir. Persler, başlangıçta Trabzon’un özerk yönetimine karışmamış, fakat sonraları üstünlüklerinden yararlanarak koloni kentlerine kendi yöneticilerini getirmeye çalışmışlar hatta I. Dateios, kentlerin Persleştirilmesi yolunda ilk adımı dahi atmıştır.

İmparatorluk toprakları Satraplıklara ayrılmış ve Trabzon da Kapadokya Satraplığı içinde yer almıştır39. Daha sonraları Doğu Karadeniz öneminden dolayı Pont Satraplığı olarak ayrılmıştır. Pont Satraplığı’nın merkezi Amasya olup zamanla sınırları genişlemiştir. Bu dönemde şehirde Yunanlılar olmakla birlikte Yunanlılar’ın Pontosla bir alakası yoktur. Nitekim Pont Satraplığı M.Ö. 520 yılında İran’ın 19. eyaleti olarak kurulmuştur40. Perslerin bir ara yenilmesi ile Yunan asıllı koloniler özerkliklerine kavuşur gibi olduysa da Datames, koloni kentlerine otoritelerini yeniden kabul ettirmiştir. Bu satrabın ölümüyle Trabzon muhtar hale geldi. M.Ö. 332’de de Büyük İskender’in hakimiyeti altına girdi41.

Büyük İskender’in doğu seferinde yol üzerinde bulunmadığı için Doğu Karadeniz’in durumunda bir değişiklik olmamış, İskender’in ölümünden sonra fethettiği topraklar komutanlar arasında paylaştırılırken Trabzon, Eumenes’in payına düşmüştür42. M.Ö. 280’de de Sinop’ta ortaya çıkan Mitridates ailesinin hakimiyeti altına girmiştir43. Pers soylularından geldiğini ileri süren Mitridates Ktistes’in M.Ö. 298’de kurduğu Pontos Devleti44, Kral I. Farnakes Dönemi’nde Karadeniz kıyılarına yayılmıştır. Kral Mitridates Eupator VI zamanında (M.Ö. 120-63) ülkede çatışmalar ve istikrarsızlık hakim olmuştur45. M.Ö. 86-66 yıllarında meydana gelen ve Mitridates Savaşları olarak bilinen Roma komutanlarıyla yapılan savaşlar, Pontos Krallığı’nın kaderini etkilemiştir. Çünkü Roma Komutanı Pompeius’un Mitridates’e karşı gerçekleştirdiği saldırı Pontos’un askeri gücünü çökertmiştir46. M.Ö. 63 yılında Pompeius, Trabzon’u zaptederek Roma İmparatorluğu topraklarına katmıştır47.

 

Trabzon, Romalılar devrinde Partlarla yapılan savaşlarda serbest şehir statüsü ile önemli bir üs durumundaydı. Bu nedenle Trabzon elde tutulması mühim bir nokta olarak kabul ediliyordu. I. asır ortalarından itibaren Trabzon gelişmeye başladı48. Vespasianus Devri’nde (M.S. 69-79) Trabzon’u Anadolu’ya bağlayacak askeri  yol ve sahil yolu yapılmış böylece Trabzon ticari açıdan gelişme imkânı bulmuştur49.

 

İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında, Trabzon’da bir Liman yaptırmasıyla şehir daha da önem kazanmaya başladı. Artık Trabzon, ticaret allarının Doğu’dan Batı’ya sevkinde önemli bir üstü. Çin’den veya Orta Asya’dan gelen ham ipek, Trabzon veya İskenderiye’den geçerek batıya gönderiliyordu50. Bu dönemde limanla birlikte saraylar, tapınaklar, su kemerleri ve dalgakıran da yaptırılmıştır51.

 

257 yılında şehir Gotlar tarafından işgal edilip tahribata uğramıştır52. Bu tahribatın etkisi 30-40 yıl kadar sürmüş, şehrin tekrar canlanması imparator Diocletanaus (285-305) zamanında olmuştur53. Konstantin zamanında yapılan dini-idari taksimatta Trabzon, Piskoposluk merkezi olmuştur54.

M.S. 395 tarihinde Roma İmparatorluğu’nun parçalanması ile Trabzon’da Bizans hakimiyeti dönemi başlar. Bizanslılar döneminde de Trabzon önemini korumuştur. Bizans döneminden günümüze pek çok tarihi eser gelebilmiştir55. Ayrıca bu dönemde bölge önemli olaylara sahne olmuştur. 530 yılında Bizanslılar Tarafından bozguna uğratılan Bulgar Türkleri’nin bir kısmı Trabzon’a yerleştirilmişlerdir56.

 

İslamiyet’in doğuşu ile birlikte müslümanlar etrafa yayılmaya başlamışlar ve II. Justianos Dönemi’nde (705-711) müslüman akıncılar Doğu Karadeniz Bölgesi’ne kadar geldiler. Bir ara Trabzon bu akıncılar tarafından ele geçirildi ise de 715 yılında Bizanslı komutan Leon tarafından geri alındı. Bundan sonraki dönemde Trabzon iki taraf arasında sürekli el değiştirdi. 739 yılında son olarak Bizanslılar’ın eline geçti. Buna rağmen şehir surlarının dışında Müslümanların hakimiyeti uzun yıllar devam etti57. Yapılan bu savaşlarda, Arap ordularında yeni müslüman olmuş Türk unsurları bulunurken58 Bizans ordusunda da Karadeniz’in kuzeyi ve Balkanlar’dan gelen Kuman, Peçenek, Bulgar, Hazar Türkleri bulunmaktaydı 59. 10 yy’a kadar Karadeniz Bölgesi, Bizans-Sasani-Arap mücadelesine sahne olmuş ve anlatıldığı üzere bu mücadelede Türkler aktif rol oynamışlardır60.

 

Öteden beri ticari açıdan dikkatleri çeken Trabzon, Boğazlar ve Ege yoluyla Akdeniz’e ve Avrupa’ya bağlanmasının yanı sıra Karadeniz üzerinden de Rusya’ya ve Avrupa içlerine giden yolların kavşağında bulunuyor idi61. 11.yy’daki bu ticari öneminin yanı sıra askeri bir üs olarak da kullanılmış, Bizans İmparatoru Basilios’un 1021-1022 yıllarında Ani kralları ve Vaspurakan devletleriyle mücadelesinde Trabzon bir üs olarak kullanılmıştır62.

1073-1074 yılları arasında Trabzon dolaylarında ve hatta Ege kıyılarında Türk gruplarına rastlanılmış63, 1072’de bir ara Trabzon, Türklerin eline geçmiş 1075 yılında ise Theadore Gavras tarafından geri alınmıştır64. Trabzon’a vali olarak atanan Gavras, daha sonra bölgeyi Bizans’tan bağımsız olarak yönetmiştir. 1098’de ölümü üzerine yerine oğlu Gregory Taronites geçmiş, bir yandan çevredeki Türkmen beylikleri ile ittifak kurarken öte yandan babası gibi Bizans’tan bağımsız hareket etmiştir. 1119’da buraya atanan Costantin Gavras da kendinden öncekiler gibi çevredeki Türkmenlerle ilişkiler kurup bağımsız hareket etmiştir. 1185’de Bizans halkı ayaklanarak Komnenos hanedanını tahtan indirerek onun yerine Angelos hanedanını tahta çıkarmıştır. İmparator Andronikos Kommen ve oğlu Manuel öldürülürken Manuel’in oğulları Aleksius ve David Gürcistan’a kaçırılmışlardır65. 1204 yılına gelindiğinde Gürcistan Kralı Thamar’ın desteği ile Komnenoslar Trabzon’u ele geçirmişlerdir66.

David’in 1206 yılında ölümüyle Aleksius imparator ünvanını tek başına alarak iki buçuk asır boyunca İran ve doğu ticaretinin çok önemli bir noktasını teşkil eden Trabzon’da hüküm sürmüştür67. Bu dönemde (13.yy’da) Trabzon, bölgede yaşanan ekonomik gelişmelerin etkisiyle önemli bir ithalat ve ihracat merkezi haline gelmiştir68.

 

13.yy. aynı zamanda Türkler’in Karadeniz sahillerine yerleşmeye başladıkları yüzyıl olarak da dikkati çeker69. Nitekim 1207’de Antalya70, 1214’de Sinop alınır71. 1228 de Trabzon kuşatılır, ancak alınamaz72. Bu dönemde Trabzon’a yönelik Türk akınları giderek artmıştır. Bu akınlardan kurtulabilmek için Trabzon İmparatorluğu Selçuklular’a vergi vermek zorunda kalmışlardır73.

 

Selçuklular tarafından Samsun’un doğu kesimine bölgenin güvenliği için yerleştirilmiş olan Çepniler, Karadeniz sahil boyunca doğuya doğru ilerleyerek bu bölgenin Türkleşmesinde önemli rol oynamışlardır74. Çepniler bazen tek başlarına bazen de diğer Türk boyları ile birlikte Trabzon’a akınlar yapmışlardır. 1279 yılında Sinop’a saldırıp Trabzon İmparatorluğu’nu mağlup etmişler75, 1348 yılında Türkmen beylikleri ile Trabzon İmparatorluğu üzerine ortak bir saldırıları dahi gerçekleştirmişlerdir76.

 

Trabzon İmparatorluğu, Anadolu’nun 1243 Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğol hakimiyetine girmesiyle, Moğollar’a, sonra Türkmen beylerine vergi vermeye devam etmişlerdir. Hatta kızlarını Türkmen beylerine vermek suretiyle kendilerini güvence altına almaya çalışmışlardır77. Meselâ, Trabzon İmparatoru, kız kardeşi Theodora’yı 1358 Ağustosunda Hacı Emir Oğulları’nın lideri Hacı Emir ile evlendirmiştir78.

 

1318-1319 yıllarında Pervaneoğullarına ait kuvvetler, 1340’lı yıllarda ise Akkoyunlular Trabzon’a birkaç kez akın yapmışlardır79. Nitekim İmparator Alexios III, Akkoyunlular’ın akınlardan korunmak için kızı Maria’yı Akkoyunlu beyi Emir Kutlu ile evlendirmişti80. Bundan sonraki tarihlerde Erzurum ve Bayburd taraflarındaki Türkmenler de Trabzon’a akınlar yapmışlardır. Toharlı kabilesi bunlardan biridir81.

Osmanlı Devleti’nin fetihten önce bu bölgedeki faaliyetine gelince; Panaretos’a göre, Osmanlı’nın Trabzon tarihinde ilk ortaya çıkışları, 1368

yılında Giresun Adası’na yapılan akın ile olmuştur. Fakat bu hadiseden sonra böyle bir akından hiç bahsedilmemiştir82.

15.yy’a gelindiğinde Osmanlı Devleti, Anadolu’da pek çok yeri fethetmiş, Türkmen beylerinden aldığı topraklarla Trabzon hududuna kadar gelmişti.

Osmanlılar, II. Murat Dönemi’nde, 1442’de hem karadan hem de denizden Trabzon üzerine kuvvet sevk etmiş, ancak Osmanlı donanması şiddetli fırtına yüzünden geri dönmek zorunda kalmıştır. Buna rağmen Trabzon İmparatoru 3.000 altın vergi vermeyi kabul etmiştir83.

 

Bu dönemde Trabzon’un içinde bulunduğu durum, Erdebilli Şeyh Cüneyd’i (Şah İsmail’in dedesi) ümitlendirir ve burayı almak için 1456’da şehre karşı harekete geçer. Onun bu hareketini öğrenen Fatih, Amasya beyi Hızır Bey’i Trabzon üzerine sevkeder. Onun geldiğini haber alan Cüneyd Bey, kuşatmayı kaldırarak geri döner84. Hızır Bey’in bu seferi, Komnenler Devleti’nin Osmanlı himayesine alınmasını ve her yıl 2000 altın vergiye bağlanmasını sağlamıştır. Fatih, alınan esirleri serbest bırakma karşılığında vergiyi 3000 altına çıkarmıştır85. Bu hadise İmparator Kalo’yu birtakım tedbirler almaya yöneltmiştir. Kalo için yapılacak iki şey vardı: Birincisi, Türkler üzerine Haçlı seferi düzenletmek; ikincisi de, Osmanlı’ya karşı bir müttefik bulmak. Öncelikle müttefik arayışına girdi ve bu iş için Akkoyunlu Devleti’ni uygun gördü86. İttifak yapmak için Diyarbakır’a elçiler gönderildi. İttifak karşılığında kızı Despina Hatun’u ve çeyizi olarak da Kapadokya (Sivas Vilayeti)yı vermeyi teklif etti. 1458 yılında Uzun Hasan ile imparator arasında ittifak anlaşması yapıldı87. Bu sırada imparator ölmüş yerine kardeşi David geçmiştir. David de bu anlaşmayı kabul ettiği gibi Haçlı Seferi tertibine de başlamıştı88. David bir süre sonra Uzun Hasan’a bir elçi göndererek Osmanlı’ya ödemek zorunda oldukları verginin kaldırılmasını istemiştir. Uzun Hasan da, anlaşmaya riayet ederek Osmanlı ülkesine bir elçi göndermiştir. Uzun Hasan, Trabzon İmparatorunun ödemek zorunda olduğu verginin affedilmesini, Osmanlı padişahlarının önceden beri Akkoyunlu beylerine vermekte oldukları, fakat Timur’un ölümünden sonra gönderilmeyen hediyelerin verilmesini, hatta daha da ileri giderek Kapadokya’nın teslimini istemiştir89. Bunlar kabul edilmesi mümkün olmayan şartlardır. Fatih elçiye sadece Haydi siz rahatça gidiniz, gelecek sene ben kendim gelir borcumu öderim demiştir ki, bu da Fatih’in Trabzon üzerine bir sefere karar verdiğini göstermektedir 90.