Emiroğulları Beyliği Çepni Türkleri

Osmanlı Öncesi Orta Karadeniz’de Çepnilerin Rolü

İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyılın başka bir tanımı da Bilgi Çağı’dır. Çünkü bu asırda kültür alışverişlerinin ve sosyal değişmelerin hızlandığı apaçık ortadadır.

Bu yüzyılda, uluslararası güçler tarafından insanlık tarihinin seyrini değiştirecek politikalar uygulamaya konulmaktadır. Uluslararası güçler, tekellerinde bulunan iletişim araçlarının bütün imkânlarını kullanarak planlarını sinsice dünyaya dikte ettirmeye çalışmaktadırlar. Bu gibi güçler, her yüz yılda böyle entrikaların içinde hep olagelmişlerdir.

Bir yandan demokrasi adına bireysel özgürlükler genişletiliyormuş havası verilirken, diğer yandan da yüz yıllardır aynı coğrafyada yaşamış insanlar birbirlerine düşman yapılmaya çalışılmaktadır.

Bu çalışmalar, Yeni Dünya Düzeni’ ni uygulamaya koymak için ulus-devlet yapısını bozmaya yönelik hileden başka bir şey değildir.

Türkiye Cumhuriyetinin üzerinde bulunduğu coğrafya, stratejik konumu itibariyle yüz yıllardır dünyaya egemen olmak isteyen güçlerin elde etmek istedikleri yerdir. Bu süreçten geçerken, üzerinde yaşadığımız toprakların geçmişi hakkında güvenilir bilgi edinme ihtiyacımız son derece artmıştır. Ayrıca atalarımızın kanlarıyla suladıkları topraklardaki geçmiş tarihlerini bilmek de en doğal hakkımızdır.

Tarihî mirasından habersiz olan insanların, başka toplumların kültüründen etkilenmesi daha çabuk ve kolay olmaktadır. Dolayısıyla bu kültürlerden etkilenen insanlarda iç çatışma ve kimlik bunalımı başlamaktadır.

İşte bu sebeplerden dolayı yapmak istediğimiz; Orta Karadenizde Osmanlı öncesinde kimler hükümran olmuştur? Ve özellikle Orta Karadeniz Bölgesi’nin Türkleşmesi ve İslamlaşmasını kimler sağlamışlardır sorularının cevaplarını bulmaya çalışmaktır.

Samsun’dan Batum’a, oradan Artvin-Bayburt’u içine alacak şekilde Köse Yaylası üzerinden Canik dağları boyunca Samsun’a ulaşan bölge, Doğu Karadeniz bölgesi diye adlandırılmaktadır. Mesudiye’nin de içinde bulunduğu Orta Karadeniz Bölgesi olarak bilinen saha, Ordunun doğusundaki Melet çayını içine alarak, aşağı Kızılırmak Havzası’nın batısına kadar uzanır. Mesudiye İlçesi 40-41 derece kuzey enlemleri ile, 37-38 derece doğu boylamları arasında bulunmaktadır.

Eskiçağ Tarihi ve arkeoloji yönünden az araştırılan bölgelerden biri de Karadeniz Bölgesi’dir. Bu durumun en önemli sebebi, bölgenin dağlık bir yapıya sahip olması yanında, sahile bakan topraklarının yılın hemen dört mevsimi yeşil bitki örtüsü ile kaplı olmasıdır. 13. yüzyıldan itibaren seyyah-araştırıcıların ilgi duyduğu Karadeniz Bölgesi’nde bilimsel çalışmalar 19. yüzyılda başlamıştır.

Karadeniz Bölgesinin uygarlık açısından en eski tarihinin M.Ö.1.000.000-100.000 yılları arasındaki Alt Paleolitik (Yontma Taş) döneminde başladığı, araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır.

Bu bölgede henüz Neolitik (Taş Devri) olabilecek bir yerleşimden söz edilememektedir. Buna karşılık Prof. Dr. Mehmet Özsait ve ekibinin bölgede yaptığı yüzey araştırmalarında Kalkotik Çağ yerleşmelerine ait bulgular elde edilmiştir.

Ayrıca Ordu ilinin 114 km. güneydoğusunda yer alan, Mesudiye ilçesine bağlı Kale Köyde Prof. Dr. Mehmet Özsait başkanlığında bir ekip yüzey araştırması yapmış ve sonuçlarını da yayınlamıştır.

M.Ö. II. binin ilk yarısında Anadolu’nun Kızılırmak havalisinde Hitit Krallığı’nın, M.Ö.II. binin sonlarında ise Phryg (Frigya) Devletinin ve Doğu Anadoluda Urartu Devletinin kurulduğu bilinmektedir.

M.Ö. IX. yüzyılda Kimmerler Güney Karadeniz kıyılarına yerleşmişlerdir. Daha sonra M.Ö. VII. yüzyılın ortalarına doğru Miletoslular bu bölgeye hakim olmuşlardır.

M.Ö. 750-700 tarihleri arasında Turgay bölgesinden ve Ural nehrinden geçen İskitler (Sakalar); Azak Denizi, Kırım ve Karadenizin kuzeyinden Tuna nehrine kadar olan bölgeye hakim olmuşlardır.

Prehistorik (Tarih öncesi) dönemden sonra Doğu Karadeniz bölgesine yerleşen Kimmerler ve İskitler, tarih sahnesinden çekildikten sonra, bunların hakim olduğu sahada Türk kavimleri ortaya çıkmıştır. Gürcistan Tarihindeki kayıttan var oldukları anlaşılan Bunturki ve Kıpçaklar, bölgedeki yer ve topluluk isimlerinden yöreye yerleştikleri düşünülen Halaçlar, Afşarlar ve Yazgurlar İskitlerin yurt tuttukları topraklarda hakimiyet kurmuşlardır.

Karadeniz Bölgesinde ilk Yunan Kolonilerinin M.Ö. VII. yüzyıl ya da bu asrın sonlarına doğru kurulmaya başlandığı bilinmektedir. Kaynaklarda Samsunu kuranların Miletliler veya Asyalı bir kavim olan Foçalılar, hatta Atina muhacirleri olduğu yolunda görüşler mevcuttur.

İlkçağlarda bölgeyi hakimiyeti altına almış olan Pers İmparatorluğunun gücünün zirveye çıktığı dönemlerde, bölgeden vergi aldığı ve M.Ö. 480de Yunanistan seferine çıkan Pers Ordusunda bölgede yaşayan topluluklardan oluşan birlikler bulunduğu bilinmektedir.

Buraya kadar Karadeniz Bölgesinde yaşayan kavimlere ait bilgileri özetledikten sonra, bu bölgeye gelerek yurt edinmiş olan atalarımıza ait malumatlar verilecektir.

Türkçe konuşan toplulukların Orta Asyadaki asıl anayurdunun neresi olduğu üzerinde birçok fikirler ileri sürülmüştür. Tarihçi Prof. Dr. Faruk SÜMERin de kabul ettiği gibi, Türklerin anayurdu Abakan, Tuba yörelerini de içine alan Yenisey ırmağı boyları ve ona yakın yörelerdir.

  1. yüzyılın ilk çeyreğinde Süd-Kendde Müslümanlığı kabul etmiş mühim bir Türk topluluğu görülmektedir ki, bunların Oğuzlar olduğu kanaati hakimdir.

Türklerin İslamiyete geçişleri Samanlıların Türk bölgelerindeki gayretleri ile olmuştur.

  1. yüzyıldan itibaren kendilerine Türkmen de denilen Oğuzların; Türkiye Türkleri ile İran, Azerbaycan, Irak ve Türkmenistan Türklerinin ataları oldukları bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin hanedanlarının da onlardan çıktığını hatırlarsak Oğuzların dünya tarihinde büyük roller üstlenmiş bir Türk kavmi olduğu apaçık ortaya çıkmış olur.

Selçuklu Devletinin Karadeniz Bölgesi ile ilişkileri, Çağrı Beyin 1018de batı seferi ile başlamaktadır. Çağrı Beyin batı seferi, ilk bakışta Doğu Karadeniz Bölgesi ile alakasız gibi görünse bile, Bizansın gücünün ne seviyede olduğunu Selçukluların anlaması bakımından önemlidir. Ayrıca, güneydoğu Karadenizde etkili olan Ermenilerin ve Erzurum-Artvin havalisinde etkili olan Gürcülerin ilk defa Selçuklu askerleri ile karşılaşması ve mağlup olmaları, ileride başlayacak olan Oğuz göçleri için çok önemli neticeler ortaya koyacaktır.

Çağrı Beyin batı seferinden sonra, Karadeniz Bölgesini de kapsamış olan ikinci Selçuklu akını İbrahim Yınal tarafından yapılmıştır. Dandanakan zaferinin (23 Mayıs 1040) sonunda Büyük Selçuklu Devletinin kurulmasıyla, Sultan Tuğrul (1040-1063) devrinde Türkmen akınları sona ererek düzenli ordularla bu bölgeye girilmeye başlanmıştır. Daha sonra Malazgirt Savaşına kadar olan zaman diliminde; 1047de Büyük Zab Suyu ve 1054de Muradiye ve Ercişin fethi sağlanmıştır. 1057-1063 yılları arasında devamlı olarak Anadoluya akınlar düzenlenmiştir. 1064te Alp Arslan Gürcistan üzerine sefere çıkmıştır. Malazgirt Savaşı öncesindeki son akın olan 1067-1068deki akınında Trabzona kadar ilerleyen Selçuklu Ordusu şehri ele geçirememişse de çok büyük ölçüde tahribatta bulunmuşlardır.

Selçuklu Sultanı Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) arasında 26 ağustos 1071 yılında Malazgirt Ovasında yapılan savaş sonrasında, Anadolunun kapıları sonuna kadar Türklere açılmıştır.

Danişmendliler, Anadolunun Türk yurdu haline getirilmesinde emeği geçen beyliklerden biri olup, 1071-1175 yılları arasında Niksar merkez olmak üzere, Orta Karadeniz Bölgesi’nin güney kesimlerine hakim olmuştur.

Emir Danişmend Taylu et-Türkmanînin gösterdiği yararlılıktan dolayı, Alp Arslan tarafından Sivas, Niksar, Elbistan ve Malatya kendisine yurt olarak verilmiştir.

  1. Kılıç Arslan 1174 tarihinde Danişmendli Beyliğini ortadan kaldırmış, 1176da üzerine yürüyen Bizans İmparatoru Manueli Miryakefalonda mağlup ederek Anadoludaki siyasi üstünlüğünü herkese kabul ettirmiştir.

Anadolu Selçuklu Devleti XIV. yüzyılın başlarında yıkılmış, 1335 yılında Moğol-İlhanlı devrinin de sona ermesiyle Anadolu Beylikleri dönemi başlamıştır.

İşte bu beyliklerden biri de Hacıemiroğulları Beyliği’dir. Tokatın kuzeyi ile Mesudiye, Ordu, Giresun, Samsunun doğusu ve Trabzonun batısında hüküm sürmüş, Orta Karadeniz Bölgesinin Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamış bir beyliktir.

Her ne kadar modern tarihçilerin bu bölgeyi Hacıemiroğulları Beyliği diye isimlendirmişlerse de hüküm sürdükleri topraklar Osmanlı belgelerinde Vilâyet-i Bayramlu’ olarak geçmektedir. Bunun sebebi de, bu toprakların gaza yoluyla Hacı Emirin babası Bayram Bey tarafından alınmış olmasıdır. Onun ismi ilk olarak Trabzon kilise tarihçisi Panaretosun Vekayinâmesinde geçmektedir. Bu eserdeki bilgiye göre, Bayram Bey 1313 yılında bir sergiyi basmıştır.

XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde de Bayram Bey, Trabzon Krallığı üzerindeki baskısını iyice artırmıştır. Panaretos Bayram Beyin 1322 yılında Maçka’ya bağlı Hamsiköye büyük bir ordu getirdiğini, çatışmalarda çok Türkün katledildiğini, çok sayıda Türk atının ganimet olarak alındığını kaydetmektedir. Bayram Beyin bu tür baskınları, O’nun bir uç beyi olduğunu ortaya koymaktadır. Osmanlılar bu hizmetlerinden dolayı Hacıemiroğullarının hükümran olduğu topraklara Vilayet-i Bayramlu demişlerdir.

Orta Karadeniz Bölgesinde Niksar merkezli Tacettinoğulları ile Mesudiye (Milas) Kaleköyde teşkilatlanan Hacıemiroğulları Çepni Türkmenleridir.

Çepniler Türkiye Türklerinin ataları olan Oğuzların 24 boyundan biridir. Çepnilerden söz eden en eski kaynak, Kaşgarlı Mahmudun Divanü Lügatit-Türk (Türk Lehçeleri Sözlüğü) isimli eserdir.

Çepniler, Oğuz Hanın oğullarından Gök Hanın dört oğlundan biri olan Çepni’ nin neslinden türemişlerdir. Reşidüddine göre Çepni kelimesi, Yağı (düşman) olan her yerde durmayıp savaşan’ manasını taşımaktadır. Çepnilerin ongunu (arması) Reşideddin ve Yazıcıoğluna göre sungur’ dur.

XIII. yüz yılda yaşamış olan Hacı Bektâş-ı Velînin, Kırşehirin Suluca Karahöyük (bugünkü Hacı Bektaş ilçesi)’e gelip yerleştiğinde, burada ve çevresinde Çepniler ikamet etmekteydi.

Hacı Bektaşînin halifelerinden Sarı Saltukun (M.1263-64) maiyyeti olarak Anadoludan Dobrucaya giden, daha sonra Anadoluya geri dönen Türkmenlerin içinde Çepniler çoğunluktaydı. A. Zeki Velidi Togan bugün İzmir ve Balıkesir çevresinde bulunan Çepnilerin, Kırım ve Dobrucadan geri gelen Çepnilerin torunları olduğunu ifade etmektedir.

Trabzon Krallığının Karadeniz sahilinde kontrolleri altında olan en batıdaki yer Limnia (bugünkü Samsun iline bağlı Çarşamba ilçesindeki Taşlıköy olabilir) bölgesidir. Kral III. Aleksios sırasıyla 1351, 1356, 1357, 1361 ve 1369 yıllarında Limnia bölgesine giderek buraları ellerinde tutmaya çalışmıştır. Trabzon kilise tarihçisi Panaretos 19 Aralık 1356 yılında III. Aleksiosla beraber bu bölgeye gittiklerini, Giresunda Noel orucu tuttuklarını, Yasun Burnunda 14 Türkü katlettiklerini ve orada şenlik yaptıklarını, Limniaya gidip geri dönmelerinin üç ay sürdüğünü kaydetmektedir.

Yasun Burnunda katledilen 14 Türk Hacı Emirin askerleri idi ki, intikam olarak 13 Kasım 1357de Hacı Bayram Beyin oğlu Hacı Emir İbrahim Bey Maçkaya kadar gazaya giderek etrafı tahrip ederek, çok sayıda insan, hayvan ve ganimet ile geri dönmüştü.

Erzincan Beyi Ahi Ayna Bey, Akkoyonlu Tur Ali Bey, Bayburt Beyi Rikabdar Mehmet Bey ve Bozdoğan Bey 29 Haziran 1348 yılında Türkmen ittifakı oluşturarak Trabzon üzerine akın düzenlemişlerdir. Bu akınların önünü almak için; Trabzon Kralı III. Aleksios kız kardeşini Akkoyunlu Beyi Tur Ali Beyin oğlu Fahreddin Kutluğ Beyle, eski Kral Basiliousun (1332-1340) kız kardeşi Theodorayı da Bayram Beyin oğlu Hacı Emir İbrahimle evlendirmiştir.

Trabzon Kralı III. Aleksios 1361 yılında damadı Hacı Emir İbrahimi ziyarete gelmiş olup, dönüşte Hacı Emir İbrahim Bey Krala Giresuna kadar refakat etmiştir. Bu ziyaretin Hacıemiroğulları Beyliğinin merkezinde gerçekleştiği hususunda fikir birliği olmasına rağmen; Panaretosun Halibya (Ünye ve Ordu bölgesi) dediği merkezin bugünkü Ordu iline bağlı Gölköy ilçesi ve Perşembe ilçesine bağlı Bolaman olduğu zannedilse de bizce bu merkez Mesudiye ilçesine bağlı olan Kaleköydür. Çünkü burası daha iç kesimde ve coğrafyaya hakim bir konumdadır. Şu an Kaleköydeki mahallelerden birinin adı Mirahurdur. Ayrıca çevresinde Sarayderesi ve Saray Seküsü isimli eski yerleşim birimleri bulunmaktadır. İşte bu yerleşim birimlerine verilen isimler de gösteriyor ki bu köy, Hacıemiroğullarına hükümranlık merkezi yapmış bir yerdir.

Trabzon Rumları 1277 yılında denizden Sinopa saldırıda bulundular. Bu saldırı, bölgede bulunan Çepniler tarafından püskürtülmüştür. Bu savunmayı yapan Çepnilerin Hacıemiroğulları ile ilgilerinin olup olmadığı bilinmemekle beraber, daha sonraki yıllarda Ünye tarafına doğru kaydıkları ve Bayram Beyin idaresine girdikleri tahmin edilmektedir.

Hacı Emir İbrahim Bey, 1387’de ciddi bir hastalığa yakalanır. Hastalığını ileri sürerek akrabalarını ve devletinin ileri gelenlerini toplar ve emirlik makamına oturacak en uygun kişinin oğlu Süleyman olduğunu anlatarak onlara yeni Emiri işaret eder. Geri kalan ömrünü ibadet ile geçireceğini ve Emirlik makamı için oğlu Süleymanın münasip olduğunu bildirir. Beyliğin ileri gelenleri bu duruma sevinerek Süleyman Beye bağlılıklarını bildirirler. Böylece Hacı Emir İbrahim Bey evlatlar arasındaki kavgayı engellemiş olur.

Ne var ki, Hacı Emir İbrahim Bey sağlığına kavuşunca, verdiği sözden vaz geçerek emirliği oğlundan geri almak ister. Bu durum baba oğul kavgası noktasına gelir. Baba oğul arasındaki bu mücadeleden yararlanmak isteyen komşuları Tacettinoğullarının, Hacıemiroğullarına saldıracağını hisseden Süleyman Bey Kadı Burhaneddinden (1345-1398) yardın ister.

Kadı Burhaneddin, elçisi Şeyhülislam Şeyh Yar Aliyi ikazda bulunmak üzere elçi olarak Tacettin Beye gönderir. Tacettin Bey, Hacıemiroğullarının topraklarına saldırmama konusunda kendisine gelen elçiye söz verir. Elçi daha Sivasa ulaşmadan 24 Ekim 1386 tarihinde Tacettin Bey Hacıemiroğullarına 12.000 atlı ile saldırır. Süleyman Bey karşı taarruzla Tacettin Beyi bir boğazda sıkıştırarak 500 askeriyle beraber öldürür. Ordusu dağılan Tacettinoğulları büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalırlar.

Kadı Burhaneddin, ikazlarına rağmen Hacıemiroğulları Beyliğine saldıran Tacettinoğullarına: Onların atalarından miras kalmış mülküne göz dikip düşmanlık ve kavga yolunu tutmuş, dostluk ve kardeşlik haklarını çiğnemişsin.’ şeklinde bir mektup gönderir. Sonra da ordusunu alarak Tacettinoğulları Beyliğinin başkenti olan Niksara gelerek burayı kendi topraklarına katar. Hacıemiroğlu Süleyman Bey yakınlarından birini göndererek Kadı Burhaneddine bağlılıklarını arz eder. Bunun üzerine Kadı Burhaneddin, Süleyman Beyden gelen elçilerle İskefsir Kalesini alarak 1386 yılında Hacıemiroğulları Beyliğine bağışlar.

Hacı Emir İbrahim Beyin ismi, Tacettinoğullarının Hacıemiroğullarına saldırısından sonra kaynaklarda geçmemektedir. Tacettinoğullarının saldırısına Süleyman Bey karşı koymuştur. Kadı Burhaneddin de kendisini muhatap kabul etmiştir. Bu da bize Süleyman Beyin Emirliğinin 1386 yılında kalıcı olduğunu göstermektedir.

Hacıemiroğulları Beyliğinin en parlak dönemi Süleyman Bey zamanında olmuştur. Çünkü 1380 yılında ordusuyla Ordu sahillerini tamamen Türk vatanı haline getirmiştir.

Bölgenin tamamen fethinden sonra Milasa bağlı Kaleköydeki beylik merkezini, bugün Ordu ilinin 4 km. güneydoğu mesafesinde bulunan Eskipazara taşımışlardır. Adı geçen yerdeki harabeler, cami ve mezar taşları bu dönemden kalmadır. Ayrıca bu bölgede saha araştırması yaptığını bilinen Doç. Dr. Necati Demir Eskipazar çevresindeki arazinin bizzat beylik idarecilerine ait olduğunu ifade etmektedir.

Hacıemiroğullarının, Karadeniz Bölgesinde bağımsızlıklarını ilan etmelerinden sonra ele geçirdikleri mıntıkalardan, Trabzon üzerine gazaya çıkmaları, bölgedeki Komnenos hakimiyetini epeyce zayıflatmıştı. Bu durum, Türk boylarının bu bölgeye yerleşmesinde hayati ehemmiyeti haizdi. Trabzona yapılan akınları önlemek için III. Aleksios; Hacı Emir İbrahim Beyi kendisine enişte yaparak Türk akınlarını bertaraf etmişti. Bu husus, Hacıemiroğulları Beyliğinin doğuya olacak akınlarını epeyce engellemişti.

Tacettinoğulları tehlikesini ortadan kaldıran Süleyman Bey, tekrar Trabzon tarafına yönelmişti. Trabzon Krallığının en önemli şehirlerinden Giresunu ilk defa Hacıemiroğlu Süleyman Bey 1397 yılının ilkbaharında fethetmiş ve o tarihe kadar Müslümanların eline geçmeyen Giresun Kalesinin fethedilmesi, Süleyman Beyin yörede itibarını oldukça artırmıştı.

Süleyman Bey, bu fethi Kadı Burhaneddine mektupla bildirmişti. Kadı, bu haber üzerine ülkesinde nöbetler çaldırıp, şenlikler düzenlemiş ve ayrıca kendisine bir de tebrik mektubu göndermiştir.

Popüler ansiklopedilerde ve hatta Mesudiye ile ilgili yayınlarda Ordu bölgesinin Fatih Sultan Mehmedin Trabzon seferi (1461) ile Osmanlı Devletine dahil olduğunu yazılmaktadır.

Halbuki, Hacıemiroğlu Süleyman Bey, Yıldırım Bayezidin Samsuna gelmesiyle 1398 yılı baharında Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. Fakat Beylik yönetimi yine Hacıemiroğulları ailesine bırakılmıştır. Artık Osmanlı Devletinin himayesinde bulunan Beylik, Karadenizdeki mücadelelerine devam etmektedir. Osmanlı Devletinin 1402 yılında Ankara Savaşında Timura yenilmesiyle Hacıemiroğulları tekrar bağımsız kalmıştır.

1404 yılında deniz yoluyla Semerkanda giderken Trabzona uğrayan İspanyol elçisi Clavijonun verdiği bilgilere göre, Orta Karadeniz Bölgesinde Arzamir (Hacı Emir) isimli bir Türk beyi hakimdir. Bu beyin on bin atlı askeri bulunmakta olup, Trabzondan vergi almaktadır.

Clavijonun 1404 tarihinde tuttuğu kayıttan 1455 tarihine kadar olan zaman diliminde Hacıemiroğulları Beyliği hakkındaki bilgiler sınırlıdır. BOA. 13 Numaralı Tahrir Defterlerindeki atıflar, en azından Canik-i Bayramın yani takriben bugünkü Mesudiyenin de içinde bulunduğu Ordu ve Giresunun batı kesimlerinin Yörgüç Paşanın Canik harekatı sırasında (1427) Osmanlı topraklarına dahil edildiği anlaşılmaktadır.

Buraya kadar Orta Karadeniz topraklarında yaşayan Çepnilerin Osmanlı dönemine kadar olan tarih maceralarını verdik. Osmanlı dönemi ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.

Daha engin bilgi ve belgelerde buluşmak dileğiyle.

Yaşar CELEP

Özet

Orta Karadenizde Osmanlı öncesinde kimler hükümran olmuştur? Ve özellikle Orta Karadeniz Bölgesi’nin Türkleşmesi ve İslamlaşmasını kimler sağlamışlardır? Makalemizde bu sorularının cevaplarını bulmaya çalışacağız.

Anadolu Selçuklu Devleti XIV. yüzyılın başlarında yıkılmış, 1335 yılında Moğol-İlhanlı devrinin de sona ermesiyle Anadolu Beylikleri dönemi başlamıştır.

Bu beyliklerden biri de Hacıemiroğulları Beyliği’dir. Tokatın kuzeyi ile Mesudiye, Ordu, Giresun, Samsunun doğusu ve Trabzonun batısında hüküm sürmüş, Orta Karadeniz Bölgesinin Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamış bir beyliktir.

Hacımiroğulları, Yıldırım Bayezidin Samsuna gelmesiyle 1398 yılı baharında Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. Osmanlı Devletinin 1402 yılında Ankara Savaşında Timura yenilmesiyle Hacıemiroğulları tekrar bağımsız kalmıştır.

Hacıemiroğullarının hükümran olduğu Canik-i Bayram, bugünkü Mesudiyenin de içinde bulunduğu Ordu ve Giresunun batı kesimleri, Yörgüç Paşanın Canik harekatı sırasında (1427) Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir.