Trabzon Osmanlı Hakimiyeti Dönemi

Fatih, önce Amasra, Kastamonu ve Sinop’u alıp kara yoluyla Trabzon’a yöneldi. Gelibolulu sancakbeyi Kâzım ve Yakup Beyler komutasında 300 parçalık donanma da Sinop’tan Trabzon üzerine hareket etmiş, fakat seferin Trabzon üzerine olduğunun anlaşılmaması için91 kendisi Koyulhisar’a yönelmiştir. Burayı aldıktan sonra92 Yassıçemen’de otağ kuruldu93. Osmanlı ordusunu gören Uzun Hasan telaşa kapılmış, kendisini ve ülkesini kurtarmak için bir elçilik heyeti ve beraberinde annesi Sara (y) Hatun’u da94 Fatih’e göndermiştir95. İki taraf arasında yapılan görüşmeler neticesinde, Uzun Hasan gerek Osmanlı memleketlerine gerekse Osmanlı’nın himayesi altındaki yerlere saldırmayacağına ve Trabzon İmparatorluğu işlerine karışmayacağına ve yardım etmeyeceğine söz vermişti96. Bundan sonra Osmanlı orduları Bayburd’a kadar gelir, Bulgar Dağı’nda ordu iki kola ayrılarak bir koldan Mahmut Paşa, bir koldan Fatih şehre doğru hareket etmişlerdir97. Osmanlı donanması, bir ay önce Trabzon’a geldiği için kara ordusunun buraya geleceği pek düşünülmemişti. Bu nedenle İmparator David orduyu görünce şaşırmış, Uzun Hasan’dan yardımın gelemeyeceğini anlayınca başmabeynci Yorgi Amiruki aracılığı ile Mahmut Paşa ile anlaşarak şehri ve kaleyi teslim etmeye karar vermişti98. Böylece 15 Ağustos 1461’de Trabzon alınmış oldu99. Fetih tarihi kadar fetih sonrası Trabzon’da yapılanlar da tartışmalıdır. Bizans tarihçilerinden Laonicus Chalcocondyles ve ondan iktibas eden diğer batılı tarihçiler fetihten sonra imparator ve çocuklarının, yanında bulunan akrabalarının İstanbul’a gönderildiğini, Trabzon halkının da üç kısma ayrılarak, bir bölümünün daha sonra askeri kadrolarda kullanılmak üzere bırakıldığını, bir bölümünün İstanbul’a yerleştirildiğini ve diğer bir bölümünün de yeniçeri olmak üzere alındığını belirtmişlerdir100.

 

Tursun Bey, fetih sonrası yapılanlar hakkında şöyle bilgi vermektedir:   ve kefere-i kal’anun oğlanların ve kızların beğlik idüp, baki malların ve esbabların kendü ellerinde ibka idüp yerlerine mukarrer konuldı. Cizye-i şer’i ve rüsum-ı örfi rıbkasını rakabelerine muhkem kıldı. Andan sonra bazı üsaray-ı ve eskâl ü ahmâli merakib-i bahriye tahmil idüp, derya yüzünden gemiler meşhun idüp İstanbul’a gönderildi  101. Bizzat sefere katılan bir tarihçi olması hasebiyle Tursun Bey’in ve diğer Osmanlı tarihçilerinin belirttiği gibi fetihten sonra imparator, ailesi ve ileri gelen kişiler İstanbul’a gönderilirken diğer bir kısmının da malları kendilerinde kalmak suretiyle yerlerinde bırakılmasına müsaade edilmiş olması kabul edilebilir102.

Fatih, Trabzon’u fethedince burayı sancak haline getirerek103 idaresini donanma komutanlarından Kâzım Bey’e vermiştir104. Sancağın bir eyalete bağlı kalmadan bağımsız mı idare edildiği105 yoksa Rum Vilayetine mi bağlandığı106 henüz kesin olarak açıklığa kavuşmamıştır.

 

Müstakil bir beylerbeylik haline gelmeden önce sırasıyla 1514’de Erzincan-Bayburd Vilayeti’ne107 1517’de Anadolu Vilayeti’ne108, 1520’de yeni kurulan Vilâyet-i Rum-u Hadis’e109, 1535’de Erzurum Beylerbeyliği’ne bağlanmıştır110. 1580-1581’de Batum Sancağı ile birleşerek eyalet haline gelmiştir111. 1581-1650 yılları arasında değişik arşiv belgelerinde Trabzon Beylerbeyliği  ne veya Batum Beylerbeyi’ne ve Trabzon Beylerbeyi’ne   şeklinde kayıtların yer alması bu beylerbeyliğin sadece Trabzon ismi ile anılmadığını göstermektedir112.

 

Fetih’ten 16.yy. sonuna kadar büyük bir kısmı sürgün olmak üzere hem dışa hem de içe dönük bir iskân siyaseti takip edilmiştir113. Dışarıya gayrimüslim olmak üzere müslümanlar da gönderilirken dışarıdan da Trabzon’a çoğunluğu müslüman olmak üzere gayrimüslim getirilip yerleştirilmiştir114. Böylece, fetih öncesinde sınırlı sayıda olan Trabzon’un nüfusu115 16.yy’ın sonunda 6083 müslüman ve 4901 hristiyana yükselmiştir116.

 

Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyliği zamanında Trabzon, Şah İsmail’in propagandalarının hedefi olmuştu117. Bu konuda merkezden gönderilen fermanlarda ciddi tedbirler alınması isteniyordu118. Bu dönemde Trabzon’daki idareciler bir yandan da Gürcülerle uğraşıyor ve o bölgeye seferler yapıyorlardı119.

 

Trabzon, 16. yy’da kara ve denizyolu ticaretinde önemli bir konuma sahip olmasının yanı sıra120 savaş malzemesi, iaşe ve asker sevkinde de önemli bir üs olmuştur. Çaldıran Savaşı’na katılan ordunun mühimmat ve yiyecek ihtiyacı Trabzon üzerinden sağlanmıştır. Nitekim, Trabzon, Safevi Devleti’ne karşı olan seferde bir tedarikçi liman olarak görev görmüştür121. Erzak ve mühimmat Trabzon’a kadar gemilerle, buradan deve ve katırlarla orduya sevk ediliyordu122. Daha sonraki yıllarda seferler için alınan askeri yardımların yanı sıra123 1578-1590 yılları arasındaki Osmanlı-İran savaşları sırasında Trabzon, askeri bir ikmal üssü rolü üstlenmiştir. Bu savaşlar boyunca gönderilen yiyecek, insan, hayvan, silah ve cephane, Trabzon üzerinden sevk edildiği gibi gerektiğinde buradan da savaş malzemesi gönderilmiştir124. 16.yy. boyunca yapılan askeri harekatlar için zaman zaman Trabzon’dan çeşitli işlerde çalıştırılmak için görevliler de istenmiştir125.

 

16.yy’dan itibaren Osmanlı Devleti’nin ekonomik durumu bozulmaya başlamıştır. Bunda, batıdan doğuya giden maden hareketliliği etkili olmuştur126. Osmanlı Devleti’nde birçok tüccar bu hareketlilik içerisinde paranın Osmanlı üzerinden geçişinden kâr elde etmeye çalışmıştır. Devletin bütün çabalarına rağmen bu olayın önüne geçilememiş ve değerli madenler üzerinden ticaret yapılır olmuştu127. Paranın değeri düşünce 16.yy’ın sonu, 17.yy’ın başlarından itibaren sikke tashihine başvurularak ekonomi düzeltilmeye çalışılmıştır.

16.ve 17.yy’da Trabzon’da veba önemli bir problem teşkil etmiştir. Bu hastalığın birtakım sosyal ve ekonomik sonuçları olmuş, insanların günlük iş aktiviteleri sekteye uğramıştır128. Özellikle 1565-66 yılları arasında veba Trabzon’u olumsuz yönde etkilemiştir. Vebanın ekonomik ve sosyal sonuçları enflasyon, açlık ve haydutluk gibi bütün faktörlerden bağımsızdır. Çünkü, veba ortaya çıktığında bozulan ekonomi, vebanın ortadan kalkmasıyla tekrar normale dönmüştür129.

 

Trabzon 17.yy. boyunca bütün Anadolu’yu etkisi altına alan Celâli İsyanları’ndan130 büyük ölçüde zarar görmüştür. Bölgede ayaklanan Pazar başoğlu Ali, Demircioğlu Ahmet, Nalbantoğlu Ali gibi sipahi zorbaları bölgenin harap olmasına sebep olmuşlardır. Trabzon’un meşhur ailelerinden Murathanlılar dahi bir ara isyan edip Trabzon Valiliğini ele geçirmeyi başarmışlarsa da, Vezir-i Azam Kuyucu Murat Paşa tarafından imha edilmişlerdir (1608)131.

Öte taraftan yolsuzluk, hırsızlık vb. olaylar halkı iyice huzursuz etmiş, merkezden bölgedeki yetkililere gönderilen emirlerde bu tür olayların önüne geçilmesi istenmiştir132. Ayrıca sadece halk arasında değil, yöneticiler içinde dahi halka zulmeden kişiler bulunuyordu133. Bu şekilde ortaya çıkan asayişsizlik sebebiyle halk yerini yurdunu terk ederek başka şehirlere göç etmek zorunda kalmıştır134.

 

17.yy’ın 2. yarısında bölge, Kazak akınlarına maruz kalmış. Bu nedenle devlet Karadeniz kıyısındaki şehirlerin ve kalelerin korunmasına büyük önem vermiştir135. 1625’de Kazak korsanları Trabzon kıyılarına büyük akınlar yaptılar, şiddetli deniz savaşları sonunda Trabzon kıyıları oldukça hasar gördü136. 1637’de Don Kazaklarının Azak’ı ele geçirmesinden sonra Kazak sorunu 17.yy’ın en önemli sorunlarından biri oldu ve kuzeyde Lehistan’a ve Rusya’ya karşı savaşların temel sebebini oluşturdu137. Bu süreçte Trabzon’a büyük görev düşmüş, Trabzon valileri Trabzon’u Kazak akınlarına karşı korumak ve Ruslar’ın Karadeniz’e inmesinden sonra Kafkaslar’ı istila etmesini önlemek için uğraşmışlardır. Buralara serasker olarak gönderilmişlerdir138. Valilerin bu tür işlerle görevlendirilmeleri neticesinde şehir mütesellimlerle yönetilmiştir139. Bu dönemde Canikli ve Hazinedaroğlu aileleri gibi sülaleler tarafından yönetilen Trabzon’da, derebeylerin güçlenmeleri sebebiyle zaman zaman problemler yaşanmıştır140. 18.yy’da bütün Anadolu’nun problemi olan ayanlık, Trabzon için de söz konusudur. Nitekim yüzyılın ilk çeyreğinde İzmir gibi bir iki sancak istisna olmak üzere özellikle küçük kasabalarda ayanlık mevcut iken, 1726’dan sonra hemen hemen Anadolu’nun bütün sancakları için sorun haline gelmiştir141. Vali ve ayanların müfrezeleri köyleri dolaşarak çeşitli bahanelerle köylüden gıda veya para toplamaları 18.yy için yaygın bir işti142 ve devlet bu konuda önlem almak için Anadolu’nun pek çok şehirlerine adaletnameler göndermek zorunda kalıyordu143.

 

18.yüzyılın ikinci yarısında Rusya ile iki önemli savaş yapan Osmanlı Devleti, 1768-1774 savaşı sonucunda Küçük Kaynarca Antlaşması’nı imzalamış ve bu anlaşma ile Rusya Karadeniz ve Akdeniz’de kendi ticaret gemileriyle serbest ticaret yapabilme hakkını elde etmiş ve Karadeniz uluslararası ticarete açılmıştır144. 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı, Karadeniz ticaretini durdurmuşsa da145 Yaş Anlaşması’ndan sonra kısmen yeniden başlamıştır146.

1787-92 savaşı sırasında Trabzon savaş bölgesine yakınlığı dolayısıyla önemli hale gelmişti. Daha savaş sinyallerinin alındığı günlerde, merkezden, Trabzon’un savaş ihtimaline karşı hazır olması, kalelerini tamir ettirmesi yönünde çeşitli fermanlar gönderilmiştir147. Savaşın başlaması ile de bu tür fermanlar artırılmış ve Trabzon’a ve buradaki yöneticilere çeşitli görevler verilmiştir148. 1788 yılında Trabzon valisi Battal Hüseyin Paşa149, Anadolu’nun sol kol sürücülüğü görevi ile Anapa’ya tayin edilir150. Fakat onun Ruslarla savaşması konusundaki isteksizliği151, savaşın gidişatı üzerinde etkili olmuştur. Battal Paşa’nın bu türden davranışlarının da etkisiyle gereken başarı elde edilmemiş ve durumunu tehlikede gördüğü anda düşmana teslim olmaktan da çekinmemiştir152. Bu hadiseden sonra devlet gereken tedbirleri alma yoluna gitmiştir. Ailesi gözaltında tutularak kaçmalarına engel olunmaya çalışıldığı gibi mallarına da el konulmuştur153.

 

Bundan sonra Trabzon’dan savaş bölgesi için görevlendirilenler de Battal Hüseyin Paşa’dan pek farklı davranmamışlardır154. Nihayet Ocak 1792 yılında yapılan Yaş Anlaşması ile savaş sona ermiştir.

 

Bu savaşta, Trabzon, savaş bölgesine asker, para ve mühimmat naklinde üs görevi yapmış, sadece buradaki malzeme ve askerlerin gönderilmesi yeterli olmamış aynı zamanda İstanbul’dan gelen askeri malzemelerin Trabzon üzerinden nakledilmesi söz konusu olmuştu155.

 

Tarihinin ilk dönemlerinden itibaren siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri açıdan önemli bir yere sahip olan Trabzon 19. yüzyılda da içinde bulunduğu tüm olumsuzluklara rağmen bu önemini korumaya devam etmiştir.